Üç yılı geçmiş. Hayatın bir ağacın altında gölgelenecek kadar kısa olduğunu daha iyi anladım bu iki buçuk yılda. Bir işle meşgul olmasam da zamanın su gibi akıp gittiğini çok iyi anladım. Çocukluğumdan bu tarafa en verimsiz, hareketsiz, bereketsiz, etkinliklerden ve insanlardan uzak kaldığım böyle iki buçuk yılım hiç olmamıştı. İnsanlardan uzak oluşumda elbette ki pandeminin etkisi var.
Dinlenirken, muhasebe yapma imkânı buldum. Anladım ki her insanın böyle zamanlara ihtiyacı var. Yoksa da kendinize böyle zamanlar ayırmaya gayret edin. Hatta zaman ayırmak için elinizdeki tüm işlerinizi kısa süreliğine de olsa bırakın.
Çekilin bir kenara, gökyüzünü izleyin, her türlü dedikodudan, her türlü anlamsız tartışmalardan, her türlü trafikten ve fitneden uzaklaşın. Kendinize zaman ayırın, ailenize, gerçek dostlarınıza zaman ayırın. Çıkın yaylalara. İnsanların, televizyonun olmadığı yerlere gidin. Sosyal medyadan uzak tutun kendinizi. Trend topikler gündeminizi oluşturmasın.
Gerçek dostlarınızı ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Her gün bir ya da iki büyüğünüzü telefonla arayın. Onların sesini duyun, hal-hatırlarını sorun. Günlük keşmekeşlerin içerisinde sizi ve ve kalbiniz rahatlatacak ve huzur verecektir.
Bir fakiri doyurun, bir garibanın evini ziyaret edin. Emin olun evinde olanın en iyisini size ikram etmek için ne yapacağını bilemeyecektir o fakir. Zengin sofralardaki zengin mönülerde aldığınız lezzetten çok daha fazlasını buralarda bulacaksanız. Zihnen ve kalben bu ziyarette bulduğunuz mutluluğu başka hiçbir yerde bulamayacaksınız.
Sizlere önerdiklerimin önemli bir kısmını gerçekleştirme fırsatım oldu üç yıl içerisinde. Aynı zamanda benim için turnusol kâğıdı görevi yaptı dersem de yanlış olmaz.
Bu dönemde menfaate dayanan arkadaşlıkları da gerçek dostlukları ve dostları daha iyi tanıma fırsatım oldu. Bu süreç, zihnimde bazı ayrışmaların oluşmasına da fırsat verdi. Geri plana çekilip olaylara daha geniş açıdan bakma, ağaçları görmek yerine ormanı görme fırsatı verdi bana.
Bu süre zarfında güzel ülkemin her tarafından en az bir arkadaşın araması, hal hatır sorması geçmişte güzel şeyler yapıldığının karnesi olarak yansıdı beynime.
“Başkanım insanoğlu eserleri ve sevenleri bir de aldığı duaları ile anılır” diyenden, “81 şehirde, 1000’e yakın ilçede ve on binlerce köyde artık sizin Deniz Yıldızlarınız var. Yeniden hayatla buluşan bu Deniz Yıldızlarının geleceğin de sizin imzanız var” diyene,
“Başkanım, sizi tanımak ve ekibinizde bulunmak benim için bir onur oldu” diyenden,
“Sayın Başkanım emekleriniz takdire şayan. Çocuklarımıza ümit oldunuz” diyene
“Rabbim hayırlı eylesin sizi tanımak çok güzeldi başkanım” diyenden, yaptığımız işler için şahitlik edenler bu süreçte bizleri hiç yalnız bırakmadılar.
Hemen hemen her gün güzel ülkemin bir köşesinden bir dost sesi duyduk. Telefonla arayanlar sadece sesinizi duymak için aradık demeleri dahi mutluluğumu katladı. Sadece sesinizi duymak ifadesi dahi aslında o kadar anlam içeriyordu ki tarif etmem mümkün değil. Safiyane, hiç karşılık beklemeden ve hiçbir beklenti içerisine girmeden söylenen söz: Sadece sesinizi duymak için aradım.
Sonra Rabbime dönüp şükrettim.
İyi ki güzel dostlarım, iyi ki vefalı dostlarım var, iyi ki hiçbir karşılık beklemeden bizleri seven arkadaşlarımız var.
Sonra yine dedim ki: Yazarı kendimiz olduğumuz kitabımızın yarın bize okutulmayacağını mı zannediyoruz?
Elhamdülillah… dedim ve sustum.
Sevgide kalın, sevgiyle kalın…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz